17 Nisan 2015

Çocuklarımızın Sosyal Becerilerini Desteklemek...

Biz anne ve babalar, çocuklarımızın  gerektiği yerde kendilerini kontrol edebilmelerini, sağlıklı ve doğru kararlar verebilmelerini, doğru ve yanlışı ayırt edebilmelerini ve ahlaki değerlere sahip olmalarını, duygularını doğru biçimde tanımalarını, ifade ve kontrol edebilmelerini ve başkalarıyla empati kurabilmelerini isteriz... Çünkü, bahsettiğimiz tüm bu beceriler onların sosyal yaşamda ve insan ilişkilerinde başarılı olmaları için gerekli temel şartlardır... Buna karşılık, çocuklarımız bu becerilerin hiç birine doğuştan sahip değildirler ve bu becerileri kazanmaları için bizlerin uzun süreli desteğine ihtiyaçları vardır... 

Siegel ve Payne Bryson* bu durumun insan beyninin anatomik ve gelişimsel özellikleriyle açıklandığını belirtiyorlar. 'The Whole-Brain Child' isimli kitaplarında, insan beynini avucumuza benzetiyor ve beynin yapısını elimizin, avuç içimiz bize dönük şekilde elimizi kapattığımızda aldığı şekille karşılaştırıyorlar. Parmaklarımızın kapalı olduğu bölümü üst kat (upstairs), avuç içini ise alt kat (downstairs) olarak tanımlıyorlar. Alt kat temel ve bilinç dışı fonksiyonlardan sorumludur: nefes almak, göz kırpmak vs... Ayrıca, nefret ve korku gibi güçlü ve temel duygular da beynin bu kısmına ait duygulardır. Üst kat ise alt kata göre çok daha gelişmiştir. Üst düzey zihinsel işlemler bu bölümde gerçekleşir; düşünme, planlama, hayal etme, analitik düşünme vb... İşte beynin bu bölümü sağlıklı karar verebilmek, duygularımızı kontrol edebilmek (öfke kontrolü vb), kendimizi anlamak ve tanıyabilmek, empati becerisi ve ahlaki değerlere sahip olmak gibi, çocuklarımızın sahip olmalarını istediğimizi becerilerden sorumludur.

Her iki kısmın da çok önemli ve hayati işlevleri bulunmaktadır. Alt kattan gelen uyarı ve tepkiler, bizleri ani tehlikelerden korurken, gerektiği yerde üst katın devreye girmesi halinde ise alt kattan gelen şiddetli reaksiyon, dürtü ve duygularımızı kontrol altına almamızı sağlar.  İşte bu nedenle, bu iki bölümün etkili ve uyumlu bir biçimde çalışması çocuklarımızın ruh sağlığı için büyük önem taşır. Peki, biz anne ve babalar çocuklarımıza bu noktada nasıl yardımcı ve destek olabiliriz?




Neler yapabileceğimizi konuşmadan evvel bu konuda bilmemiz gereken çok önemli bir nokta bulunmaktadır: beynimizin alt katı doğduğumuz andan itibaren gelişmişken, üst katı henüz gelişimini tamamlamamıştır. İşte bu sebeple biz anne ve babalar çocuklarımıza yukarıda bahsettiğimiz becerileri öğretmek durumunda kalırız. Yine aynı sebeple, beynin bu iki bölümünün etkin bir biçimde çalışabilmesi için öncelikle beynin üst katının gelişmesine yardımcı olmalıyız...

Siegel ve Payne Bryson, bu katı bir kas olarak düşünebileceğimizi belirtiyor... Tıpkı karın kaslarımızın güçlenmesi için düzenli olarak mekik çekmemiz gerektiği gibi çocuklarımızın beyinlerinin bu kısmının gelişmesi için onları çalıştırmamız gerekiyor.... Bir diğer deyişle, çocuklarımıza üst katın fonksiyonlarını kullanmaları için sık sık fırsatlar sunmamız gerekiyor...

Örneğin, mantıklı karar verme becerisini geliştirmek için  çocuklarımıza sık sık fırsatlar sunabilir; onlara seçim yapmaları için fırsatlar yaratabiliriz. Küçük yaşlardaki çocuklara (0-3 yaş aralığında) az sayıda seçenek sunmaya dikkat ederek onların değişik konularda seçim yapmalarını sağlayabiliriz. Örneğin, 'Mavi kazağını mı kırmızı kazağını mı giymek istersin?' ; 'Sabah kahvaltısında süt mü istersin, meyve suyu mu?' gibi iki ya da üç seçenek arasından seçim yapmalarını isteyebiliriz. Çocuklarımız yaş aldıkça daha çok sayıda seçenek sunabileceğimiz gibi daha önemli ve zorlu konularda da seçim yapıp karar vermelerine izin verebiliriz. Burada önemli olan çocuklarımızın her zaman en doğru seçimi yapmaları değildir. Önemli olan seçim yapmaları ve sonuçlarını görmeleridir. Biz onlara bu tarz fırsatlar sundukça onlar da bu alanda deneyim kazanacak, giderek daha etkin bir biçimde karar vermeye ve seçim yapmaya başlayacaklardır.

Ayrıca, çocuklarımıza öfke kontrolü hakkında etkin metodlar gösterebiliriz; örneğin ona kadar sayma, derin nefes alma teknikleri gibi... Ancak, bu konuda biz anne ve babaların dikkat etmesi gereken çok önemli bir nokta bulunmaktadır: Bizler öfkemizi nasıl ifade ediyor ve kontrol ediyoruz? Bazen, hepimize gelen o ani öfke ve sinir.. Bu duyguların etkisiyle çocuklarımıza sonradan pişman olacağımız şeyler yapmak ya da söylemek... Her anne ve babanın ara ara başına gelen bir şey... Bu noktaya geldiğimizde çocuklarımız bizi çok dikkatle izler ve bizlerin kullandığı mekanizmaları olduğu gibi beyinlerine kodlar ve daha sonra yeri geldiğinde bu mekanizmaları kullanmaya başlarlar. İşte bu nedenle, bizler bu tarz durumlara düştüğümüzde sağlıklı yöntemlerle öfkemizi kontrol altına aldığımızda onlar da bu yöntemleri öğreneceklerdir.    

Siegel ve Payne Bryson bu noktaya geldiğimizde biz anne ve babalara bununla nasıl başa çıkabileceğimizi şu şekilde belirtiyorlar. "Önceliğimiz sözlü ya da fiziksel zarar vermemek olmalıdır. Nefesimizi tutup 10'a kadar saymak, bulunduğumuz yerden uzaklaşıp kendimizi toplamamız için fırsat tanımak yapabileceğimiz şeylerden bazılarıdır.  Bu noktada, çocuğunuza biraz yalnız kalmanız gerektiğini söylemeniz onun kendisini reddedilmiş hissetmesini engeller." Kontrolümüzü geri kazanmamız için neler yapabileceğimizi en iyi kendimiz biliriz. Bu sebeple, yapılması gereken şey size yarayan metod ne ise onu uygulayıp en kısa zamanda sakinleşmektir. Ancak bazen, bunlar için geç kalmış olabiliriz... Ağzımızdan, sonrasında pişman olduğumuz sözler çıkmış olabilir... Doğaldır... Bizler de insanız... "İşte bu noktada yapmamız gereken ilk şey ise çocuğumuzla olan ilişkimizi tamir etmektir. Söylediğimiz ya da yaptığımız şeylerden dolayı özür dilemek, onların yaptığı yanlışı affettiğimizi göstermek ya da yaptıklarımızın sorumluluğunu almamız ve bunları çocuklarımıza zaman kaybetmeden göstermemiz çok önemlidir". Biz anne ve babalar öfke kontrolü konusunda etkin metodlar kullandığımızda çocuklarımız da zamanla bu metodları uygulamaya başlayacaklardır...

Çocuklarımız güçlü duyguların etkisine girdiklerinde, örneğin hayal kırıklığı, öfke, nefret, ya da mutluluk gibi onlara duygularını aynalama yöntemiyle tanımalarına yardımcı olabiliriz. Oyuncağı başka bir çocuk tarafından elinden alındığında çocuğunuz kızacak ve sinirlenecektir. Ancak yaşı itibariyle hissettiği duyguyu tanımamaması doğaldır. Bu noktada, ona "arkadaşın oyuncağını aldığı için ona kızgınsın, öfke duyuyorsun. Bu çok normal" demeniz aynalama yöntemine bir örnektir. Öfke, korku ya da üzüntü gibi negatif duyguların da aynı mutluluk, sevinç gibi pozitif duygular gibi hayatta yeri vardır; bu sebeple bu tür negatif duyguları baskılamak yerine, bu hislerin de normal olduğunu belirtmemiz çok önemlidir.

Yine bu bağlamda ahlaki değerleri ve doğru yanlış kavramlarını da sık sık karşılarına çıkarmalıyız. Bir evvelki örnekte çocuğunuza hissettiği duyguyu aynaladıktan sonra "ancak kızgın olduğun için arkadaşına vurman ya da itmen doğru değil. Onun yerine sence ne yapabilirsin?" şeklinde sormak hem analitik düşünme, problem çözme becerisi hem de ahlaki değerleri oturtmak anlamında güzel bir fırsat olabilir. 

Empati de - başka bir kişinin duygularını, davranışlarının altında yatan nedenleri anlayabilme ve içselleştirebilme becerisi - çocuklarımızın kazanmalarını istediğimiz önemli becerilerden biridir. Çocuklarımızın bu beceriyi kazanmaları için onlara sık sık bu yönde fırsatlar sunmamız gerekir. Örneğin, kitap okurken, arada durup kahramanın nasıl hissettiğini, neden bu şekilde hissettiğini sorabiliriz. Burada yine bizim için öncelik doğru cevap almak değil, çocuklarımızın bu yönde düşünmelerini sağlamaktır. Empati becerisi, duygusal gelişim anlamında üst düzey bir beceridir. Bu becerinin tam olarak kazanılması için, çocuklarımızın önce duyguları tanımaları, sağlıklı bir biçimde ifade ve kontrol edebilmeleri gerekir. Bu nedenle, bu yaşlarda bizim amacımız, çocuklarımıza sık sık bu tarz sorular sorarak onları bu şekilde düşünmeye yöneltmektir.

Kolay gelsin!

*Siegel D., Payne Bryson T., 2012, 'The Whole Brain Child', Robinson, UK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder