12 Mart 2015

Çocuklarımızı Eğitirken Demokratik Bir Tutum Sergilemek...

Daha evvelki yazilarimda, ebeveynler olarak bizlerin öncelikli görevinin çocuklarımızı eğitmek ve gerçek yaşama hazırlamak olduğundan bahsetmistim.

Peki çocuklarımızı gerçek yaşama nasıl hazırlayabiliriz? 



Ev ve aile yaşantımızın çocuklarımızın tüm dünyası olduğunu farkedip, onların yaşantısını minik bir gerçek dünya haline getirerek...

Bizlerin kontrolü altında, daimi sevgimizin gölgesinde, onların gelişimsel süreçlerini göz önünde tutarak onlara gerçek yaşamın kurallarını ev ve aile yaşantınız içinde kontrollü bir şekilde  göstererek...Yani onun yaşamına sınırlı özgürlükler koyarak, davranışlarının bazı sonuçları olduğunu ve bunlara katlanmak zorunda olduklarını göstererek... Tıpkı biz yetişkinlerin hayatında olduğu gibi....

Etkin ve sağlıklı bir eğitimde sınırsız özgürlüğe de cezacı bir yaklaşıma da yer olmamalıdır. Buna karşılık demokratik (Mackenzie, R.,) bir tutum sergileyerek onlara doğru davranışları öğretmeli yanlış olanları da onların davranış repertuarından çıkarmalıyız. Bunu yapabilmemiz için tek yol çocuklarımızın gelişim süreçleri hakkında bilgi sahibi olmak, metodlarımızı bu süreçlere ve onların ihtiyaçlarına göre seçmektir.

Çocukların beyin gelişimi hamilelik sürecinde tamamlanmaz. Bu süreç ilk bebeklik, erken ve ileri çocukluk ve sonrasında da ergenlik süresince de devam eder. Bu sebeple küçük çocukların ve ergenlerin olayları, sözleri ve davranışları algılayış yöntemleri biz erişkinlerden çok farklıdır. Bu nedenle, biz anne babalar çocuklarımıza açık ve net olduğumuzu sanarken, onlar söylediğimiz sözlerden çok farklı anlamlar çıkarabilirler...

0-6 yaş çocuklarının beyni emici gücü yüksek, diğer bir deyişle, sünger gibi çalışır. 6-7 yaş arasında çocukların gelişiminde ise önemli bir süreç başlar, bu yaştan itibaren çocuklar gördüklerini daha az taklit temeye, buna karşılık sınırlı da olsa akıl yürütmeye ve mantık kullanmaya başlarlar. Bu nedenle, 0-6 yaş aralığındaki bir çocuğa bir kuralı öğretmek istediğinizde o kuralın altında yatan sebebi uzun uzadıya anlatmanızın hiç kimseye faydası olmaz, çünkü çocuğunuzun gelişimi ve zihinsel becerileri anlattığınız sebep sonuç ilişkisini kavrayacak noktaya henüz ulaşmamıştır. Aksine, açıklamalarınız onlara koymaya çalıştığınız kuralın müzakereye açık olduğu hissiyatını verir. Peki o zaman ne yapmalıyız? Nasıl bir metod kullanmalıyız?

Bu yaş çocukları sözel verilerden çok davranışsal verileri göz önünde tutarlar. Örneğin, çocuğunuzun oyun parkındaki diğer çocuklara vurduğunu gördünüz. Onu defalarca uyardınız, vurmanın yanlış bir şey olduğunu anlattınız. Hatta azarladınız... Ancak sonuç yine de aynı! Çünkü, aldığı veriler sözel verilerdir. Vurmanın yanlış olduğu, karşı tarafın canın acıdığını anlatmanız çocuğunuz için hiç bir şey ifade etmez. Buna karşılık, 'bir daha vurursan oyun parkından çıkıp eve döneceğiz' ya da 'arkadaşlarınla oyun oynamak yerine beş dakika benimle oturup onları seyredeceksin' dediniz. Bu noktada büyük ihtimalle çocuğunuz bir an duraksar, ancak beş dakika sonra tekrar arkadaşına vurması son derece normaldir. Sizi denemektedir! Vurursam ne olacak? Ne yapacaklar diye düşünür çocuklar. Bu şekilde araştırma yapar, veri toplarlar. İşte bu noktada çocuğunuzu yanınıza alıp oturtursanız, onun sözlü ve fiziksel protestolarını umursamadan dediğinizi yaparsanız, çocuğunuz verdiğiniz mesajı ve kuralı anlayacaktır. Bunu defalarca yapmak zorunda kalsak da (büyük ihtimalle kalırız, çocuklar birden fazla veriye ihtiyaç duyarlar), çocuklarımıza doğru davranışlar yerleştirmek ve yanlışları ortadan kaldırmak istiyorsak söylediklerimizin arkasında durmalı, çocuğumuza sebep sonuç ilişkisini davranışlarımızla somut bir biçimde göstermeliyiz. Bu uyguladığımız metodun neresi demokratik diyebilirsiniz! Bazı annelerde bu yöntem çocuklarını tehdit ediyormuş hissi de yaratabilir. Sonuçta çocuğunuz sizinle beş dakika oturmak zorunda kalmıştır....

Demokrasi sınırsız özgürlük demek değildir. Sınırsız özgürlük demokrasi değil anarşi yaratır. Demokratik ilişkilerde kişilerin uyması gereken kurallar ve bu kurallara uyulmadığı takdirde uygulanan bazı yaptırımlar vardır. Siz de çocuğunuza bu kurallara uyması gerektiğini, uymazsa buna uygun bir yaptırımla karşılaşacağını göstermiş oldunuz. Ona bağırmadınız, azarlamadınız. Aksine onun becerilerine ve benliğine saygı gösterdiniz, onun anlayacağı şekilde sade ve net olarak yaptığı davranışın sonucuna katlanmasını sağladınız.

Bu demokratik yaklaşımı uygularken dikkat etmemiz gereken bazı noktalar bulunmaktadır.

-Bu yöntemde biz anne ve babalar kural koyan ve uygulayan kişileriz. Çocuklarımızla ilişkimiz saygıya dayanmalıdır, ancak eşit bir ilişkimiz olmadığını da kabul etmeliyiz. Son söz bize aittir...

-Kurallarımız ve sınırlarımız net, açık ve tutarlı olmalıdır. Bu yaş çocukları istisna kavramını anlamaz. Bir kuralı burada uygulayıp başka bir ortamda aynı kuralı geçersiz kılarsak, her ne kadar bunun bize çok anlamlı gelen bir nedeni de olsa çocuğumuz bu nedeni anlayamayacağı için tekrar başa dönebiliriz.

-Yukarıda da belirttiğim gibi kurallarımızı çocuğumuz yanlış bir davranış yaptıktan sonra açıklamamız onunla bu konuda pazarlık yaptığımız izlenimini verir. Onun yerine, bir ortama girmeden evvel çocuğumuzdan ne tarz davranışlar beklediğimizi belirtip öyle girmemiz daha doğru olur. Örneğin çocuğunuzla bir restorana ya da parka giderken yolda ondan beklediğiniz davranışları, neler yapması gerektiğini ona açıklamanız ve her defasında hatırlatmanız çocuğunuzun işini kolaylaştıracaktır.

-Tıpkı erişkinler gibi çocukların da kurallar ve sınırlar içinde özgürlükleri ve kendi hayatlarını kontrol edebilme hakları da olmalıdır. Çocuğunuza sabah kahvaltıda yumurta hazırlayacağınızı söyleyip, rafadan yumurta mı omlet mi yoksa yağda yumurta mi istediğine kendisinin karar vermesi sınırlı özgürlüklere bir örnektir. Buna karşılık, kahvaltıda ne istiyorsun gibi ucu açık bir soru sorduğunuzda size çikolatalı gofret diyebilir. O zaman bütün sabahınızı kahvaltıyı hazırlamak yerine çocuğunuzu, daha sağlıklı bir şey yemesi için ikna etmeye çalışmakla geçirebilirsiniz.

Sınırlı özgürlükler ve demokratik bir tutum çocuklarımızla ilişkilerimizin hem daha sağlıklı olmasını sağlar, hem de (eğer iki yaş sendromu başlamadan evvel bu yöntemleri kullanmaya başladıysak) bu sendromun daha az sorunlu yaşanmasını ve teoride anlatıldığı gibi üç yaşında bu sürecin tamamen bitmesini sağlar. İki yaş sendromu bir nevi ilk egenliktir ve çocuklar sınırlarını denerler, eğer sınır ve kurallarınız net, yaptırımlar açıkça belirtip uygulanıyor ise ve beraberinde çocuğunuza kendi hayatı üzerinde kontrol ve seçme özgürlüğü tanıyorsa hem siz hem de çocuğunuz bu süreci daha kolay bir biçimde atlatacaktır.

Kolay gelsin!




















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder